boşanma ve aile hukuku, boşanma ve mal paylaşımı, anlaşmalı boşanma

Anlaşmalı Boşanma Nasıl Olur?

Türk Medeni Kanunu’nun 4721 sayılı kararına göre boşanmalarda iki yol vardır. Anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma. Anlaşmalı boşanma, her iki tarafın da boşanmanın tüm sonuçlarını özgür iradeleriyle kabul ettiği ve bu konuda anlaştığı durumda gerçekleşir. Nafaka, maddi ve manevi tazminat, çocuk velayeti ve eşyaların paylaşımı gibi konularda karşılıklı olarak anlaşma sağlanırsa hazırlanan bir anlaşma protokolü ve anlaşmalı boşanma davası dilekçesi ile mahkemeye başvurulabilir. Anlaşmalı boşanma için dikkat edilmesi gereken en önemli husus; evliliğin en az 1 yıldır devam ediyor olmasıdır. 

boşanma ve aile hukuku, boşanma ve mal paylaşımı, anlaşmalı boşanma

Anlaşmalı Boşanma Aşamaları

Çift karşılıklı olarak anlaşmalı boşanma istiyorsa bunun için yapılması gerekenler şunlardır;

  • Bir anlaşmalı boşanma dava dilekçesi hazırlanır. Tarafların avukatları yoksa bu dilekçenin örneğine internet üzerinden kolaylıkla erişilebilir. 
  • Dilekçenin yanı sıra bir anlaşmalı boşanma protokolü de oluşturulur.
  • Adliyeye gidilerek Ulusal Yargı Ağı Projesi – UYAP sistemine bağlı olan bir hukuk davası tevzi bürosuna gidilmelidir. 
  • Bu işlemlerin gerçekleşmesi için iki tarafın da nüfus cüzdanı, ehliyet ya da pasaport gibi resmi evrak olarak kabul gören kimliklerin yanlarında olması gerekir.
  • Anlaşmalı boşanma davası olduğu için davanın kim tarafından açıldığının bir önemi yoktur. Ancak büroda davanın açılması için gerekli olan harç ve masrafların vezneye yatırılması gereklidir. 
  • Tüm işlemler halledildikten sonra dekontla birlikte davanın açılacağı kaleme gidilir ve buraya dilekçe verilir. Böylelikle davanın hangi aile mahkemesine ve hangi esas numarası ile verildiğine dair belge davacılara teslim edilir. Boşanma davalarıyla ilgilenen mahkemeler Aile Mahkemeleridir. Ancak bazı küçük ilçelerin adliyelerinde aile mahkemeleri bulunmamaktadır. Bu durumda ise bu davalar Asliye Hukuk Mahkemelerinde gerçekleştirilir.

Duruşma Günü Yapılması Gerekenler

Anlaşmalı boşanma için tüm işlemler gerçekleştirildikten sonra mahkeme en yakın zaman için bir duruşma günü ve saati planlar. Bu karar her iki tarafa da bildirilir. Burda dikkat edilmesi gereken en önemli konu; her ne kadar avukatları da anlaşmalı bir boşanma da olsa duruşma gününde her iki tarafının da katılımı zorunludur. Yalnızca avukatlarının duruşmada olması, boşanma için yeterli değildir. Eğer taraflardan biri duruşmaya katılmazsa ve boşanma konusunda iki taraf da hemfikir olduğunu beyan etmezse hâkim boşamayı gerçekleştirmez. Hâkim, duruşma günü daha önce gerçekleşen protokolünün taraflara ait olup olmadığını sorar. Sonrasında ise boşanma kararlarının devam edip etmediğini ve barışma ihtimallerini sorar. Bu cevaplar verildikten sonra karar verilir. Eğer farklı bir durum olmazsa duruşma 15 – 20 dakika içinde son bulur. Duruşma sonrası karar nüfus müdürlüğüne gönderilir ve taraflar buraya giderek yeni medeni durumlarını gösteren nüfus cüzdanlarını alabilir.

Ticari Elektronik İleti Onayı ve Reddetme Hakkı Nedir?

En temel haliyle, alıcının bir hizmet sağlayan kurum ya da kuruluşa ticari elektronik ileti gönderebilmesi için bir onay vermesi ya da verdiği onayı reddetmesidir.

Ticari Elektronik İleti Nedir?

Ticari Elektronik İleti Onayı ve Reddetme Hakkı Nedir?,  ticari elektronik ileti, ticari elektronik iletide onay, ticari elektronik ileti reddetme hakkı

Telefon, çağrı merkezleri, akıllı ses kaydedici sistemler, faks vb. araçlar kullanılarak elektronik ortamda gerçekleştirilen ve ticari amacı olan ses ve görüntü içerikli iletilerin tümüne ticari elektronik ileti adı verilmektedir. Hizmet sağlayıcılar, sağladıkları hizmet ya da ürünlerini tanıtmak, işletmesini tanıtmak ve bilinirliğini arttırmak amacıyla ticari elektronik ileti tercih etmektedirler.

Ticari Elektronik İletide Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar

Ticari elektronik iletiler hazırlanırken dikkat edilmesi gereken ve yasal hükümlülüğü olan bazı noktalar vardır. Bunlardan ilki;

  • Ticari firmalar için ticaret unvanı ve MERSİS numarası, esnaf için ise İsim, Soyisim ve TC kimlik numarası iletinin içinde mutlaka olmalıdır. Bunun yanında marka ismi de verilebilmektedir.
  • İletinin içinde telefon, mail, faks ve bunun gibi açık iletişim kanallarından en az biri mutlaka olmak zorundadır.
  • Eğer ileti kampanya, indirim ya da hediye çeki gibi durumları ifade ediyorsa bu net bir şekilde açıklanmalıdır.
Ticari Elektronik İletide Onay

Ticari elektronik ileti, onay alınmadan kimseye gönderilemez. Bu onay ise hizmet alınan bir yerden fatura aracılığıyla ya da SMS yoluyla alınabilir. Alıcıdan onay alınırken;

  • SMS yoluyla ya da yazılı yoldan alınacak olan onayda alıcının kabul ettiğine dair açık bir ibare aranır. Bu yazılı yollarda isim, soyisim ve imza, SMS yolunda ise genellikle “EVET” dir.
  • Eğer onay SMS yoluyla alınacaksa aynı zamanda red imkanının da bulunduğuna dair ibare belirtilmelidir. Bu aynı iletide ya da gün içinde mutlaka bildirilmelidir.
  • Bir ürün, mal ya da hizmet satışı yapılırken ticari elektronik ileti ön şart olarak sunulamaz.
Ticari Elektronik İletide Red

Gelen her ticari elektronik iletiyi onaylama hakkı olduğu gibi, reddetme hakkı da alıcılar tarafından bulunuyor.

  • İleti alıcıya hangi iletişim kanalıyla gönderildiyse, red bildirimi de o kanaldan basit bir şekilde, anlaşılır ve ücretsiz olarak gönderilmelidir.
  • Alıcı ticari elektronik iletiyi almak istemediğini hiçbir gerekçe belirtmek zorunda kalmadan söyleyebilir.
  • Hizmet sağlayıcı, alıcının ticari elektronik iletiyi almak istemediğine dair talebi ulaştıktan 3 iş günü içinde gönderiyi durdurmak zorundadır.

Başta şirketler, sözleşmeler ve iş hukuku olmak üzere,  inşaat hukuku, boşanma ve aile hukuku, ceza hukuku, icra ve iflas hukuku, idare hukuku ile kişisel verilerin korunmasına ilişkin mevzuattan doğan hukuktan oluşan çalışma alanlarına ilişkin müvekkillerine çözüm ve danışmanlık hizmeti sunan İzmir’de yerleşik bir hukuk ve arabuluculuk bürosudur. Bu çalışma alanları kapsamında; müvekkillerin danışmanlık ve proje süreçlerinin yönetimi ile ihtiyaç ve talepler doğrultusunda hukuki çözümler ile hizmet vermektedir. Hizmet ve çözümlerimiz hakkında detaylı bilgi almak için web sitemizi ziyaret edebilir; bizimle iletişime geçebilirsiniz.

sözleşmeler hukuku

Hangi Vakıf ve Dernekler Verbis’e Tabidir?

Kişisel Veri Koruma Kurulu tarafından alınan 09.06.2021 tarihli ve 2021/571 sayılı karar uyarınca, Türkiye’de yerleşik dernek, vakıf ve sendikalardan kendisine bağlı bir iktisadi işletmeleri bulunanlar için Veri Sorumluları Sicili (“VERBİS”)’ne kayıt yükümlülüğü bulunmaktadır.

verbis kayıt yükümlülüğü

2018/32 sayılı Kararları uyarınca dernek, vakıf ve sendikaların VERBİS’e kayıt yükümlülüğüne istisna getirerek VERBİS yükümlülüklerinin bulunmadığını belirtmişti. Söz konusu yeni kararı ile dernek, vakıf ve sendikalardan iktisadi işletmesi bulunanları istisna kapsamından çıkarmış ve sadece kendisine bağlı herhangi bir iktisadi işletmesi bulunmayanlar istisna dahilinde tutmuştur.

İktisadi işletme ise dernek, vakıf ya da sendikaya ait veya bağlı olup sermaye şirketleri, anonim, limited ya da kooperatif gibi ekonomik işletmeler dışında kalan ticari, sınai ve zirai hizmet ve ürünler sunan (kafe/restoran işletilmesi vb.) işletmedir.

Kendisine bağlı herhangi bir iktisadi işletmesi bulunan dernek, vakıf ve sendikaların VERBİS yükümlülüğü sadece iktisadi işletmeleri bakımından söz konusu olduğu için VERBİS kayıtları esnasında yalnızca iktisadi işletmelerin faaliyetlerine ilişkin bilgi girişi yapılmalıdır.

Başta şirketler, sözleşmeler ve iş hukuku olmak üzere,  inşaat hukuku, boşanma ve aile hukuku, ceza hukuku, icra ve iflas hukuku, idare hukuku ile kişisel verilerin korunmasına ilişkin mevzuattan doğan hukuktan oluşan çalışma alanlarına ilişkin müvekkillerine çözüm ve danışmanlık hizmeti sunan İzmir’de yerleşik bir hukuk ve arabuluculuk bürosudur. Bu çalışma alanları kapsamında; müvekkillerin danışmanlık ve proje süreçlerinin yönetimi ile ihtiyaç ve talepler doğrultusunda hukuki çözümler ile hizmet vermektedir. Hizmet ve çözümlerimiz hakkında detaylı bilgi almak için web sitemizi ziyaret edebilir; bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Göç, Oturma İzni ve Vatandaşlık Hukuku

Göç, Oturma İzni ve Vatandaşlık Hukuku

Göç, Oturma İzni ve Vatandaşlık Hukuku

Göç, Oturma İzni ve Vatandaşlık Hukuku, Türk hukuku’na göre yabancı uyruklulara uygulanan kurallar ile milletlerarası anlaşmaların 90. maddesi olmasıyla yürürlüğe giren kuralların bütünü anlamına gelmektedir. Göç, Oturma İzni genel anlamda mütekabiliyet ilkesine dayanmakta. Yabancılara Türkiye’de uygulanacak olan hukuk kuralları yabancı vatandaşı olduğu ülkeye göre farklılıklar taşımaktadır.


Göç ve Yabancı Vatandaş Hukuku’nun Türkiye kaynaklarından; Pasaport Kanunu yabancıların çalışma izni hakkında kanun, harçları kanunu, doğrudan bir şekilde yabancı yatırımlar kanunu ve Türk vatandaşlığı kanunu olarak saygı bilmektedir. Yabancı hukukun konuları ise genel olarak göç ve göçe yönelik işlemler olarak sayılabilir. Yabancı Hukuku ayrıca ülke vatandaşlarının çalışma izni almasını, Türkiye’de yaşamak isteyen yabancıların oturma izni alınması, göçmenlerin Türkiye’de taşınmaz mal edinmesi gibi konuları da kapsamaktadır.

Vatandaşlık Hukuku, milliyet ve yurttaşlık ile bunların kazanılması aktarılması ve yitirilmesi konularıyla ilgilenen hukuk dalıdır. Uluslararası özel hukuka göre her devlet kendi bünyesinde milliyet ve vatandaşlık bağıyla kişileri belirleme hakkına sahiptir. Vatandaşlık Hukukuna göre Türkiye’de vatandaşlık kazanılması 2 yol ile mümkün hale gelmektedir.
1. Doğumla kazanılan vatandaşlık

2. Sonradan kazanılan vatandaşlıktır.


Vatandaşlık Hukukunda en çok merak edilen konu, vatandaşlığın makam kararı ile kazanılmasının yollarından biri olan Türk Vatandaşlığının genel olarak kazanılmasıdır. Bu duruma göre Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen yabancı ve göç edenler aşağıdaki şartları taşıması halinde bakanlık kararı ile Türk vatandaşlığı kazanabilirler:

  • Başvuru tarihinden geriye doğru Türkiye’de kesintisiz beş yıl ikamet etmiş olmak.
  • Kendi milli kanununa, vatansız ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanununa göre ergin ve ayırt etme gücüne sahip olmak.
  • Sağlık bakımından tehlike teşkil eden bir hastalığı bulunmamak.
  • Türkiye’de kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin geçimini sağlayacak gelire veya mesleğe sahip olmak.
  • Milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak.

Duran Hukuk olarak, Göç, Oturma izni ve Vatandaşlık Huku alanında; ikamet izni, çalışma izni, vatandaşlık başvurusu gibi konularda hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermekteyiz. Yabancı Hukuku ve Vatandaşlık Hukuku hakkında her daim doğru bilgi, profesyonel çalışma ve kaliteli hizmet için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

İstirdat Davası Şartları Nelerdir?

Anayasada “İcra İflas Kanunu 72. maddeye” göre icra tehdidi altında ödenen paraların iadesi olarak karşılık bulan istirdat davası, borçlu vatandaşların ve hamilerinin haklarını koruma altına alan bir dava türüdür.

İstirdat Davası Nedir?

İstirdat davası genel ve özel şartları itibariyle icra hukukuna dayanır. Kelime kökeni olarak “verilen şeyin geri alınması, iade edilmesi” olarak özetlenebilecek istirdat, beklenenden kısa sürede sonuçlanmış ya da detaylı araştırılmamış icra davalarında başvurulan bir dava çeşididir. İcra İflas Kanununda çerçevesi çizilen icra ile el konulan malların kapsamı özel ve genel sebepler ile belirlenmektedir. Bu kapsama rağmen “haksız kazanç” olarak nitelendirilebilecek durumların meydana gelmesi halinde asliye hukuk mahkemelerinde (taşınmaz mülklerde kira anlaşmazlıklarından doğan husumetlerde sulh hukuk mahkemelerinde) görülen istirdat davaları ortalama 1-1.5 yılda sonuçlanmaktadır.

İstirdat Davasının Özellikleri Nelerdir?

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında kapsamı belirlenen özel mülklerde ve taşınır/taşınmaz mülklerde kiracı, malik vb. tüm vatandaşlar karşılıklı olarak yasal güvence altındadır. Bunun yanı sıra dava öncesinde, sırasında ve ertesinde gerek insani gerek teknik hatalar nedeniyle maddi ve manevi mağduriyetler yaşanabilmektedir. İcra İflas Kanunu 72. madde ile hukuka aykırı biçimde borç ödeyen vatandaşların faydalanabilecekleri istirdat davaları ispat ve isnat ile borçlunun lehine sonuçlanmaktadır. Buna göre;

  • Detaylı araştırma yapmadan mallara icra yoluyla el koymak
  • Gerçekte var olmayan fakat borç tahsil edilmesi
  • Borç sahibinden icra tehdidiyle tahsilat yapılması
  • Bilgi dahilinde olmadan bitmiş bir borcun tekrar ödenmesi
  • İcra takibinin sona ermesiyle fazladan borç ödemek
  • Borçlunun hak kaybı yaşaması

İstirdat Davasının Şartları Nelerdir?

İstirdat davaları adli tatiller, lehte ve aleyhte deliller ve özel/genel koşullar göz önünde bulundurulduğunda ortalama 1 ila 1.5 sene sonunda sonuçlanmaktadır. Borçlu kişinin/kişilerin istirdat davası açabilmesi için gereken şartlar;

  • Borçlu kişinin icra takibinin hali hazırda sürüyor olması
  • Hali hazırda varolmayan bir ceza olmalı
  • Elden, havale yoluyla ya da diğer ödeme yöntemleri ile kanıtlanabilir/saptanabilir bir ödeme yapılmalı
  • Borcun ödendiği tarihten itibaren 1 yıl geçmemiş olmalı
  • “Borç ödenmediği takdirde icra edileceğine” dair yazılı, sözlü veya görsel tehdidin yapılması

Başta şirketler, sözleşmeler ve iş hukuku olmak üzere,  inşaat hukuku, boşanma ve aile hukuku, ceza hukuku, icra ve iflas hukuku, idare hukuku ile kişisel verilerin korunmasına ilişkin mevzuattan doğan hukuktan oluşan çalışma alanlarına ilişkin müvekkillerine çözüm ve danışmanlık hizmeti sunan İzmir’de yerleşik bir hukuk ve arabuluculuk bürosudur. Bu çalışma alanları kapsamında; müvekkillerin danışmanlık ve proje süreçlerinin yönetimi ile ihtiyaç ve talepler doğrultusunda hukuki çözümler ile hizmet vermektedir. Hizmet ve çözümlerimiz hakkında detaylı bilgi almak için web sitemizi ziyaret edebilir; bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Kidem-Tazminati-Nedir-Nasil-Alinir

Kıdem Tazminatı Nasıl Alınır?

4857 sayılı İş Kanununa göre kapsamı belirlenen “Kıdem Tazminatı” son yıllarda çeşitli güncellemelere maruz kalmıştır. Çalışanların iş akdi sona erdikten sonra işverenden talep edebildikleri yasal bir hak olarak kıdem tazminatının alınması yasal bir prosedüre tabidir.

Kıdem Tazminatı Nedir?

Mevzuata göre sigorta primlerini tamamlayan ve iş akdi sonlanan işçiler çalıştıkları süre ve aldıkları maaş göz önünde bulundurularak işverenlerinden “Kıdem Tazminatı” olarak adlandırılan para talebinde bulunabilirler. Haklı gerekçe gösterilmeden işçinin kovulması, cinsel taciz, hakaret, mobbing ve primlerin geç yatırılması (ya da yatırılmaması) gibi durumlardan doğan sebepler de kıdem tazminatı talebi için yeter sebepler arasındadır. Tazminata hak kazanan işçiler için gereken asgari şartlar 4857 sayılı İş Kanununda belirtilmekle beraber husumet doğan durumlarda davalar İşçi Mahkemeleri tarafından görülmektedir. 

İşçilerin, çalıştığı yılların karşılığı olarak aldıkları para olarak özetlenebilecek kıdem tazminatına hak kazanmak için bir takım temel ve özel koşullar işçi tarafından sağlanmalıdır. Bunlar;

Kıdem Tazminatı İçin Gerekenler

  • İşçinin ilgili işyerinde en az 1 yıldır aktif olarak çalışıyor olması
  • Başlangıcı ve sonu belirli tarihler ile kısıtlanan (belirlenen) iş sözleşmesine sahip olmamak
  • İşverenin hukuka ayrı ve gerekçesiz biçimde iş akdini tek taraflı feshetmesi
  • İşçinin çalıştığı süre boyunca ya da orta ve uzun vadede can ve sağlık durumunu olumsuz etkileyen koşulların iyileştirilmemesi; çalışma koşulları sebebiyle vücudun görünen veya görünmeyen yerlerinde dezenformasyon oluşması (ileri vakalarda malulen emeklilik hakkı doğabilir)
  • İyi niyeti suistimal ederek işçi üzerinden haksız kazanç sağlama
  • Grev ve lokavt hakkının gasp edilmesi
  • Çoklu çalışma ortamlarında bir kereden fazla ve yineleyen biçimde ortam koşulları sebebiyle bulaşıcı hastalık kapılması
  • İş sözleşmesinde yanlış, eksik ya da yanıltıcı bilgilerin verilmesi
  • İşçiye yönelik sözlü veya fiziksel cinsel taciz
  • İşçiyi rencide edecek şekilde hakaret ve aşağılayıcı sözler kullanma (ileri vakalarda işçiye hakaret davası hakkı da doğabilir)
  • Maaşların ödenmemesi, sigorta primlerinin yatırılmaması ya da geç yatırılması
  • İş takviminde belirtilen resmi tatillerde ve bayramlarda zorla çalıştırılma; fazla mesaiye kalan işçilerin ek mesai ödeneği almaması
  • Çalışma yılına göre hak edilen senelik izinlerin kullanılamaması

Kıdem tazminatının hesaplanması her geçen yıl için 30 günlük brüt tutarın hesaba katılmasıyla elde edilir. İşçinin, işten ayrılmadan önceki son ay aldığı ücret üzerinden hesaplanan kıdem tazminatına senede 1 kere olarak ödenen ikramiyeler dahil edilmez. Kıdem tazminatının taban ve tavan fiyatları her sene devlet tarafından belirlenmekle beraber tavan fiyatın üzerine çıkılmaz.

Başta şirketler, sözleşmeler ve iş hukuku olmak üzere,  inşaat hukuku, boşanma ve aile hukuku, ceza hukuku, icra ve iflas hukuku, idare hukuku ile kişisel verilerin korunmasına ilişkin mevzuattan doğan hukuktan oluşan çalışma alanlarına ilişkin müvekkillerine çözüm ve danışmanlık hizmeti sunan İzmir’de yerleşik bir hukuk ve arabuluculuk bürosudur. Bu çalışma alanları kapsamında; müvekkillerin danışmanlık ve proje süreçlerinin yönetimi ile ihtiyaç ve talepler doğrultusunda hukuki çözümler ile hizmet vermektedir. Hizmet ve çözümlerimiz hakkında detaylı bilgi almak için web sitemizi ziyaret edebilir; bizimle iletişime geçebilirsiniz.

İhale Fesih Davası Nedir

İhalenin Feshi Davası

Terim anlamı itibariyle “bir işin veya taşınır/taşınmaz bir malın birden fazla talip arasında açık artırma usulüne dayanarak en uygun kişiye devredilmesi işlemi” olarak özetlenebilecek ihaleler “İcra ve İflas Kanununun 134. maddesine” göre fesih edilebilmektedir.

İhale Nedir?

Bir iş veya taşınır/taşınmaz metanın bir başka kişiye/kişilere devredilmesinde tercih edilen yöntemlerden biri olan ihaleler, devir işleminde en uygun kişinin saptanması adına uygulanmaktadır. Ağırlıklı olarak orta ve büyük ölçekli işletmelerin büyük devlet projelerine ya da özel sektör işlerine talip oldukları ihaleler ürün, hizmet ya da iş türüne göre değişkenlik göstermekle beraber temel prosedürleri mevzuata göre çevçevelendirilmiştir. İhale koşulları işveren veya malik tarafından belirlenebildiği gibi alt ve üst limitler ile katılımcı sayısı da sınırlandırılabilir. 

İhaleler, açık ve kapalı olmak üzere kabaca 2’ye ayrılabilir. Teknolojinin yaygınlaşması; üretim, dağıtım ve tüketim ilişkilerinin de karmaşıklaşması sebebiyle ihale yöntemleri değişkenlik göstermekle beraber en yaygın yöntem hala belirli bir mekan ve saatte taliplerin kapalı zarflar ile iş veya mala teklif sunmalarıdır. İhalelerin temel ilkesi “şeffaf” ve “adil” bir teklif sürecinin talip, malik ve işverenler tarafından karşılıklı olarak temin edilmesi etrafında şekillenmektedir. İhale sonucunda tekliflerin tümü talipler karşısında açıklanarak işi/metayı alacak kişi böylece belirlenmiş olur.

İhale Feshi Nedir?

İhalelerin genel ve özel prosedürleri mevzuatta açıkça belirtilmiş de bazı durumlarda fesih gerektirecek koşullar meydana gelebilir. İhaleyi yönetenler, talipler, işverenler ya da malikler fark etmeksizin ihaleye katılan herkesin gerekçelerini sunarak ihalenin feshedilmesine yönelik talepleri yasal bir haktır. İhaleler “hazırlık aşaması” ve “açık artırma aşaması” olmak üzere kabaca 2 ayrı süreci ifade ederken her iki aşamada da meydana gelebilecek ve taraflarda mağduriyet yaratabilecek durumlarda ihalenin iptal edilmesi ya da yinelenmesi için talepler, ihale feshi davalarında görülmektedir.

İhale feshi davaları “İcra ve İflas Kanununun 134. maddesine” göre “yasaya aykırı olarak yapılan ihaleler” durumunda ilgili mahkemelerce görülmektedir. Fesih talepleri ihale detaylarına ve tutanaklara göre değişkenlik göstermekle beraber dava sebepleri şu şekilde örneklendirilebilir;

İhalenin Feshi Sebepleri

  • İhaleye hazırlık döneminde usulsüzlük
  • İhalenin usule aykırı biçimde yayınlanması
  • İhalenin usule uygun biçimde yayınlanmaması
  • İhalenin belirtilen günde ve koşullarda gerçekleştirilmemesi
  • İşin, metanın, taşınır/taşınmaz mülkün vb. gerçek değerinde satılmaması (özellikle gayrimenkul, arsa, arazi, bağ ve bahçe gibi taşınmaz mülklerde değer biçme ve fizibilite çalışmaları hayati önem taşımaktadır. Mülke dair yanıltıcı bilgiler ya da değerini doğrudan veya dolaylı yoldan etkileyebilecek bilgilerde dezenformasyonun cezai yaptırıma tabiidir.)
  • İhaleye katılımın belirli bir kişiye veya zümreye engellenmesi
  • İhale öncesinde ve sırasında ihaleye şaibe karıştıracak faaliyetler
  • İhaledeki tutanakların ve diğer resmi belgelerin kasten hatalı kaydedilmesi
  • Taşınmaz mülklerde kıymet kaydının beyan edilenlerle uyuşmaması
  • İhaleye fesat karıştırılması (250 m2’lik bir apartman dairesinin aslında 200 m2 olması “ihaleye fesat karıştırma” kapsamında değerlendirilir ve cezai yaptırıma tabiidir.)

İhale fesih davası için taraflara tanınan süre 7 gündür. İhalenin gerçekleştiği tarihten itibaren 7 gün içinde şikayette bulunulmadığı takdirde ihale gerçekleşmiş sayılmaktadır. Hukuka aykırı biçimde yapılan ihaleler ihale detaylarına göre değişkenlik göstermekle beraber 1-1.5 yıl süren davalara sebep olabilir. Fesih gerektirecek koşullar meydana geldiği takdirde de kişilere/işletmelere para cezası ve hapis cezası istemi talep edilebilir. İhale fesih davaları özgül koşulları neticesinde değerlendirilmektedir. Genel geçer bilgiler ve prosedürler olmakla beraber her dava kendi içinde incelenmelidir. 

Başta şirketler, sözleşmeler ve iş hukuku olmak üzere,  inşaat hukuku, boşanma ve aile hukuku, ceza hukuku, icra ve iflas hukuku, idare hukuku ile kişisel verilerin korunmasına ilişkin mevzuattan doğan hukuktan oluşan çalışma alanlarına ilişkin müvekkillerine çözüm ve danışmanlık hizmeti sunan İzmir’de yerleşik bir hukuk ve arabuluculuk bürosudur. Bu çalışma alanları kapsamında; müvekkillerin danışmanlık ve proje süreçlerinin yönetimi ile ihtiyaç ve talepler doğrultusunda hukuki çözümler ile hizmet vermektedir. Hizmet ve çözümlerimiz hakkında detaylı bilgi almak için web sitemizi ziyaret edebilir; bizimle iletişime geçebilirsiniz.

hakaret suçu cezası

Hakaret Suçu Cezası Nedir?

Hakaret kelimesi TDK’da sözcük anlamı itibariyle “onur kırma”, “küçültücü söz veya davranış” olarak tanımlanmıştır. Özelde ve genelde olmak üzere kapsamı Türk Ceza Kanunu 125. maddede belirlenen hakaretlerin vatandaşlara karşı cezai yaptırımı vardır.

hakaret suçu cezası

Hakaret Suçu Nedir?

Sözlü, yazılı, görsel, işitsel ve bedensel olarak kişilerin onuruna, şerefine, toplumdaki saygınlığına ve manevi değerlerine karşı somut bir fiil ya da olgu isnat etme faaliyeti, hakaret suçu olarak adlandırılır. Tüm dünyada olduğu haliyle ülkemizde de vatandaşların temel yaşam hakları, vücut bütünlüğünün korunması ve toplum içindeki manevi varlığı anayasal olarak muhafaza edilmektedir. Hakaret suçu, bireylerin toplum nezdindeki ağırlığını olumsuz etkileyecek fiili olguların veya isnatların tümünü içerir. 

Hakaret Suçu Neleri Kapsar?

Hakaret suçu Türk Ceza Kanununun 125. maddesine göre “şerefe karşı suçlar” kapsamında değerlendirilmektedir. Suç teşkil eden davranışlar sözlü, yazılı, görsel, işitsel ve bedensel yollar aracılığıyla olabilir. Cezai müeyyidenin hasıl olması için somut fiil veya isnat etmenin çerçevesi emsal kararlar ve mevcut davanın özgüllüğü içerisinde Savcılık tarafından belirlenmelidir. Hakaret suçunda iddialar bir takım tamamlayıcı unsurlara ihtiyaç duymakla beraber cezai yaptırımlar 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezası ya da adli para cezası olarak saptanmaktadır.

Hakaret suçu vatandaşların toplumdaki bireyselliğine saldırı olarak kabul edilir. Şikayet durumunda suç teşkil eden davranışlar nitelikli/basit olarak değerlendirilerek cezai yaptırımların boyutu belirlenir. Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan hakaret suçu başvurularında davalar Asliye Mahkemesinde Savcılık tarafından görülmektedir. Buna göre hakaret suçuna dahil edilebilecek örnekler şu şekilde örneklendirilebilir;

  • Kişinin manevi varlığına saldırma niyeti güden sözler: Bir kişiye “sahtekar”, “düzenbaz”, “hırsız” vb. kötü bir nitelik ya da huy belirten sözler hakaret suçuna girer.
  • Kişinin manevi varlığına bedensel kusur veya hastalıklar üzerinden saldırma niyeti güden sözler: Bir kişiye bedensel engeli, kusuru veya hastalığı olsun/olmasın “kör”, “topal”, “sakat”, “psikopat” tarzı sözler hakaret suçuna dahil edilir.

Hakaret suçunun teveccüh ettiği durumlar aleni ve dolaylı olarak 2’ye ayrılabilir. Kişinin doğrudan yüzüne karşı ya da açık hava ve kafeterya ortamında hakaret edilmesi “alenen hakaret suçu” olarak kabul edilirken kişinin ortamda bulunmadığı hallerde hakaretin/hakaretlerin en az 3 kişi tarafından teyit edilmesi ise “gıyabında hakaret suçu” olarak kabul edilir. Bunun yanı sıra hakaretlerin SMS, DM (Direct Message), telefon araması, e-posta vb. kanallar aracılığıyla edilen hakaretler somut kanıt olarak kabul edilebileceğinden hakaret suçu kapsamındadır.

Hakaret suçunda cezai yaptırımın katlanarak arttığı durumlar vardır. Bunlar kamu görevlilerinin görevlerini icra ederken görevleriyle ilgili hususlarda cereyan eden hakaret suçları ve kişinin siyasi, dini ve felsefi görüşlerini doğrudan veya dolaylı olarak hedef alan davranışlardır. TCK m.125’de itibarı zedeleyen veya küçük düşüren kelimelerin tümü madde madde sıralanmasa da genel itibariyle hakaretin tanımı kapsamlı biçimde yapılarak aslında kelimelerin de kapsamı belirlenmiştir.

Başta şirketler, sözleşmeler ve iş hukuku olmak üzere,  inşaat hukuku, boşanma ve aile hukuku, ceza hukuku, icra ve iflas hukuku, idare hukuku ile kişisel verilerin korunmasına ilişkin mevzuattan doğan hukuktan oluşan çalışma alanlarına ilişkin müvekkillerine çözüm ve danışmanlık hizmeti sunan İzmir’de yerleşik bir hukuk ve arabuluculuk bürosudur. Bu çalışma alanları kapsamında; müvekkillerin danışmanlık ve proje süreçlerinin yönetimi ile ihtiyaç ve talepler doğrultusunda hukuki çözümler ile hizmet vermektedir. Hizmet ve çözümlerimiz hakkında detaylı bilgi almak için web sitemizi ziyaret edebilir; bizimle iletişime geçebilirsiniz.